Saadet Partisi Balıkesir İl Başkanı Ömer TAŞKIN, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet olayına karışan dört eski Bakanla ilgili olarak; “AKP dosyayı kapattı ama milletimiz kapatmadı, er geç bu hesap görülecek” dedi.
Vatandaş bize Saadet Partisi olarak gelişen olayları nasıl değerlendirdiğimizi soruyor diyen TAŞKIN, “İktidar partisi, hem komisyonda ve hem de genel kurulda var olan sayısal üstünlüğünü kullanarak dört eski Bakanını Anayasa Mahkemesi’nin huzurundan kaçırdı. Ama milletimizin dikkatinden kaçıramazlar, unutturamazlar. Çünkü bu olay unutulmayacak kadar derin ve büyük. Haklarında ağır suçlamalar bulunan 4 Bakanın Anayasa Mahkemesine gidip aklanmaları veya suçları varsa cezalarını çekmeleri hem kendileri, hem AKP ve hem de milletimiz için daha hayırlı olurdu. Çünkü bizim örf ve ananelerimize göre; ‘Şeriat’in kestiği parmak kanamaz’.
Olay nasıl gelişti...
17-25 Aralık 2013 te gerçekleştirilen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ve sonrası yaşanan gelişmeler Türkiye için bir milattır denilebilir. Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın hatta Başbakan Ahmet Dovutoğulu’nun konuya dair yerlerde sürünen beyanları.. Çelişkili açıklamalar… Aba altından sopa göstermeler… Anayasa Mahkemesi üzerinde koparılan fırtınalar… 11 yıl boyunca iktidarı sırtında taşıyan AYM’ye güvenilemeyeceği izahatları… Manşet yönlendirmeleri… Sayfa sayfa gazete reklamları… Bir yıl boyunca yolsuzlukları konuşulan 4 Bakan’ın Yüce Divan’a gönderilmesi hususunda ‘devekuşu’ hikayesine döndü; kafalar kuma gömüldü…
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Hırsızlık yapan kardeşim de olsa kolunu koparırız” çıkışı, Bakanların Yüce Divan’a gönderileceği şeklinde yorumlanmış ve üç dönemliklerden TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, Bakanların Yüce Divan’da yargılanmaları gerektiğini söylemişti. Meclis Soruşturma Komisyonu 22 Aralık 2014 günü toplandığında Ankara’da hava böyleydi ve “Dördü birlikte mi gider, 2+2 mi olur” tahminleri yürütülmeye başlanmıştı.
Hava tersine çevrildi
Ancak, Komisyonun toplandığı 22 Aralık günü, Ekonomi Eski Bakanı Zafer Çağlayan’ın Saray’a çıkıp Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmesinin ardından işler değişmeye başladı. Uzlaşma olmadığı gerekçesiyle Komisyon, kararını 5 Ocak’a erteledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu bu süreçte birkaç kez görüştü. Beyanların ortak noktası, “Paralel yapı-Hükümete Kumpas” şeklinde oldu.
Manşet Operasyonu İşi Değiştirdi
İktidara yakın gazeteler operasyonel manşetlerle çıkmaya başladı. Geçtiğimiz yıl henüz Başbakan iken Erdoğan’ı Gömlekten Vuran Haşim Kılıç ve AYM, “Üst Aklın” ve Paralel Yapının karargahı gibi gösterildi. Komisyonun toplandığı gün, Sivil Dayanışma Platformu adıyla gazetelerin arka sayfasında yayınlanan ilanlarla AYM, “Vesayet rejiminin son kalıntısı” olarak nitelendi.
Gayretler netice verdi
Ve…Komisyon 5’e karşı 9 oyla dört eski bakanın Yüce Divan ’a sevkine gerek olmadığı yönünde karar verdi.
Akabinde TBMM’de her Bakan için ayrı ayrı yapılan oylama ile bilinen ve beklenen netice elde edildi. Dört Bakan Yüce Divan’a sevk edilmeyerek dosya kapandı.
Aklama ve Karalama Partisi’ne Dönüştüler
Komisyonun ve TBMM’nin çok tartışılacak ve milletimizin hafızasından katiyen silinmeyecek bu kararıyla Başbakan Ahmet Davutoğlu, (belki samimiydi ama) hırsızlık yapan kardeşinin kolunu koparamadı. Böylece İktidar partisi bırakın kol kesmeyi, kirli sakallarından bile vazgeçemedi. Bu kararla AKP Aklama ve Karalama Partisi’ne dönüşmüş oldu. Kendinden olanları aklıyor, olmayanları ise karalıyor. Hatta vicdanının sesine kulak verip aleyhte oy veren bazı kendi Milletvekillerini bile ihanetle suçluyorlar.
Yeter artık milleti aldatmaktan vazgeçin
Bu millet sizden çok bir şey istemiyor. İnsanca ve eşit yaşam hakkı istiyor, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesini istiyor. Herkesçe malumdur ki; adaletin olmadığı yerde hukuk olmaz. Bu millet adil, adaletli söylemlerine karşılık, AKP’ye oy vermişti? Bu kavramlar şimdi değilse, ne zaman hayata geçirilecektir? Yoksa bu kavramların içi boş muydu? Bir yılı geçti Cemaat-AKP kavgasını yaşadık. Yeter artık Milletimizi çok yordunuz.” şeklinde konuştu.
“Adalet devletin temelidir”
Hz. Muhammed (S.A.V.)’in, “Ey insanlar! Geçmiş milletlerin ne yüzden yollarını sapıttığını biliyor musunuz? Onlar içlerinden itibarlı ve zengin olanlar bir şey çalsa onu bırakırlar, zayıf biri bir şey çalarsa onu cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, böylesine bir işi Mahzum kabilesinin Fatıma’sı değil de kızım Fatıma yapmış olsa idi, muhakkak onu da cezalandırırdım.” şeklindeki Hadis-i Şerifini zikreden TAŞKIN devamla; “Ölçü bu olmalıdır. Çünkü adalet mülkün yani devletin temelidir” değerlendirmesinde bulundu ve Kanuni ile Şeyhülislâm arasında geçen bir olayı şöyle anlattı; “Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların itlaf edilmesinin dinen caiz olup olmadığını Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye sorar: “Eğer karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı var mıdır?”
Ebussuud Efendi, zamanın şeyhülislâmıdır. Kanuni’ye hoş görünmek için, “karıncanın ölmesinden ne olur padişahım”, diyebilirdi. Fakat o, ince bir nükteyle bakın ne diyor:
Yarın Hakk’ın dîvânına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca.
Osmanlı Devleti’nin zirvede olduğu bir devirde, zirve bir cihan Sultanı ve şahsiyetli, zirve bir Şeyhülislâm...
Dünyanın üçte ikisine hükmeden ecdadımız böyle bir karaktere sahip idi.” Dedi.